Tikun 21 – 169
Aldığımız ışığı yanlış kullandığımızda, içimizdeki yaşam gücünün doğal düzenini bozar ve karanlığı getiririz. Işık, o zaman, sürgünde olarak kabul edilir.
Işığı bedende ‘sürgün’ statüsüne taşıyan bozulmaların iki yolu vardır. Birincisi, olumlu eylemlerle kazandığımız ışığı olumsuz amaçlar için kullandığımız zamandır. Diğeri ise elimizdeki ışığı kullanmadığımız zamandır.
Eylemlerim vücudumuzdaki enerji kalıplarını etkilerler.
Yeşayau 50:1
“וּבְפִשְׁעֵיכֶם שֻׁלְּחָה אִמְּכֶם”
“…günahların için annen gönderildi”
Anne, vücudumuzun her atomundaki nükleer kuvvetin özelliğidir. Atomun merkezinde proton ve nötronlar bulunur. Atomun varlığını sabit durumda tutmak için yerçekimi ve kuvveti üretirler ancak onu çevreleyen enerjiler atomu etkilerler.
Işığa dengeli bir şekilde bağlanmadığımızda, ışık parçacıkları çekirdekten ayrılır. Çevre, dış enerji ile etkileşim sürecinde atomun değişmesine neden olur. Atomun parçaları dönüşüm sürecinde hareket ettiğinden bu değişim durumuna ‘radyoaktif bozunma’ denir.
Bu tür bozunmanın üç türü vardır (א-Alfa, ב-Beta, ג-Gama). Dünyadaki her şeyi yönlendiren güç budur. אבג Tora’nın ilk üç harfinden gelen Ana BeKoah’ın ilk üç harfi olarak ברא, yarat, yaratıcı, yaratılış anlamına gelir. Bilim adamlarının cevaplayamadığı (bildiğimiz kadarıyla) “Radyoaktif bozunma sırasında açığa çıkan enerjiyi ne üretti?” sorusunun cevabıdır.
Işığı doğru şekilde kullanmalıyız çünkü aksi takdirde אבג’in gücünü bozar ve boşluk ve ayrılık yaratan çürüme durumu oluşturmuş oluruz. İçimizdeki yaşam gücünü sürekli ışıkla beslemediğimizde, aramıza bölünmeler ve ölüm sızar.
Değişim bizi güçlü bir şekilde etkiler çünkü olumsuz bir şey yaparsak iç yapı değişir ve bir dahaki sefere aynı olumsuzluğu hatta daha da olumsuzunu tekrarlamamız daha kolay olur.
Periyodik tablodaki tüm elementlerden kararlı durumda olan atom numaraları 2, 8, 20, 28, 50, 82 ve 126 olan 7 element vardır.
Sürgün ve çürüme durumunun düzeltilmesi, kaybolan ışığı geri getirme süreci olan ‘Teşuva’ תשובה dır.
Bu bölümdeki Zoar’ın öğretisinden, doğru insanların neden gerçekten ölmediğini ve ‘toz sakinleri’ olarak kabul edildiğini anlıyoruz. Vücutları çürüme sürecinden geçmez çünkü onlar ıslahlarını tamamlarlar ve varlıklarının her parçası dengededir.
Rabi Meir Baal Anes dik pozisyonda gömülmesini istedi, böylece Son Kurtuluş geldiğinde dışarı çıkmaya ve Maşiah’ı gecikmeden karşılamaya hazır olacaktır.
Ayrıca Talmud’da Rabi Şimon’un oğlu Rabi Elazar hakkında da bir hikaye vardır. Öldükten sonra, cesedi birkaç yıl yatağında tutuldu. Hiç çürümedi ve bir keresinde karısı kulağından çıkan küçük bir solucan gördü. Bir rüyada Rabi Elazar karısına göründü ve ona bunun zamanında dinlemiş olduğu ve hiçbirşey yapmadığı kötü bir konuşma için küçük bir düzeltme olduğunu söyledi. Vücudunun cennetsel kokular ürettiği biliniyordu.
Düzeltmede üzerimize düşeni yaptığımızda ve sevdiğimiz insanlarla aramızdaki ilişkimize istikrar getirdiğimizde, A-şem enerjiyi “sıfırlayacak” ve her şeyi dengeye yerleştirecektir.
Zehariya 13:2
וְאֶת-רוּחַ הַטֻּמְאָה, אַעֲבִיר מִן-הָאָרֶץ
“Ve kirli ruhu ülkeden çıkaracağım.”
Bu, T-anrı’nın tüm varoluştan ayrılmaya ve çürümeye neden olan gücü kaldıracağı anlamına gelir. Onun için basit bir hareket AMA önce biz üzerimize düşeni yapmalıyız. Dünyanın çürümesini durdurmak için koşulsuz olarak birbirinize bağlanın ve sevin.
Sorusu olan?