Tikun 43 – 2
Bereşit 1:10, 11
וַיִּקְרָ֨א אֱלֹהִ֤ים ׀ לַיַּבָּשָׁה֙ אֶ֔רֶץ וּלְמִקְוֵ֥ה הַמַּ֖יִם קָרָ֣א יַמִּ֑ים וַיַּ֥רְא אֱלֹהִ֖ים כִּי־טֽוֹב׃
T-anrı, kuru toprağa “Yeryüzü” adını verdi ve suların biriktiği yere “Denizler” adını verdi;
וַיֹּ֣אמֶר אֱלֹהִ֗ים תַּֽדְשֵׁ֤א הָאָ֙רֶץ֙ דֶּ֗שֶׁא עֵ֚שֶׂב מַזְרִ֣יעַ זֶ֔רַע עֵ֣ץ פְּרִ֞י עֹ֤שֶׂה פְּרִי֙ לְמִינ֔וֹ אֲשֶׁ֥ר זַרְעוֹ־ב֖וֹ עַל־הָאָ֑רֶץ וַֽיְהִי־כֵֽן׃
T-anrı “Yeryüzü bitki yeşertsin. Yeryüzü üzerinde, tohum üreten otlar ve kendi türüne göre tohum içeren meyveler üreten meyve ağaçları olsun” dedi ve öyle oldu.
Sular karada toplandığında, T-anrı ona “Yeryüzü” adını verdi. Su ile kuru toprak artık yaşamı besleyebilir ve her türden bitki ve meyveyi yetiştirebilir.
‘Kurak toprak’ aynı zamanda manevi seviyemizin ve bağlantımızın özelliğidir. Eylemlerimizden meyve verebilmek için, Zoar ve Kabala çalışmalarından gelen ışığın yönü olan ‘suları’ getirmemiz gerekir.
Yukarıdaki pasukta bildirildiği gibi, herkes kendi işine göre meyveler verir, “cinsine göre meyve veren bir meyve ağacı”