İbranice çeviri:
15. רַבִּי אֶלְעָזָר פָּתַח, (תהלים מו) לְכוּ חֲזוּ מִפְעֲלוֹת ה’ אֲשֶׁר שָׂם שַׁמּוֹת בָּאָרֶץ. הַפָּסוּק הַזֶּה הֲרֵי נִתְבָּאֵר, וּבֵאֲרוּהוּ. אֲבָל לְכוּ חֲזוּ, מַה זֶּה חֲזוּ? כְּמוֹ שֶׁנֶּאֱמַר (ישעיה כא) חָזוּת קָשָׁה הֻגַּד לִי. בְּמַעֲשָׂיו שֶׁהַקָּדוֹשׁ בָּרוּךְ הוּא עוֹשֶׂה מִתְגַּלָּה נְבוּאָה עֶלְיוֹנָה לִבְנֵי אָדָם. אֲשֶׁר שָׂם שַׁמּוֹת – שֵׁמוֹת וַדַּאי, שֶׁהֲרֵי הַשֵּׁם גּוֹרֵם לַכֹּל.
Teilim 46:9
“לְכוּ-חֲזוּ, מִפְעֲלוֹת יְהוָה– אֲשֶׁר-שָׂם שַׁמּוֹת בָּאָרֶץ”
““Gel, Y-Ke-V-Ke’nin eserlerine bak, dünyaya nasıl ıssızlık getirdiğine.”
Zoar’a göre Teilim 46:9’da yer alan שַׁמּוֹת “Şamot” kelimesini שֶׁמוֹת “Şemot” olarak okumamız gereklidir. Aynı harflerle oluşturulmuş ancak farklı bir anlama gelen bir kelimeyle…
Zoar bize, vizyon ve peygambersel kehanetlerin insanlara T-anrı’nın etki ve hareketlerine göre geldiğini ortaya koymaktadır. Var olan her şeyin ismini gördüğümüzde ve onları anladığımızda, T-anrı’nın eserini açıkca görebilir ve anlayabilir hale geliriz.
Bereşit 2:19’da, konuşabilmemiz ve etrafımızdaki her şeyi adlandırabilmemiz için bize verilen gücü okuruz.
“Tanrı tüm vahşi hayvanları ve gökyüzünün tüm kuşlarını topraktan şekillendirmişti. [Şimdi] Her birine ne isim vereceğini görmek için [onları] adama getirdi. Adam her canlıya ne isim verdiyse, onun ismi öyle kalacaktı.”
Kelimeler bu dünyada tezahür eden manevi yapı taşlarıdır. Bu pasuktan öğrendiğimiz gibi, T-anrı Adam’a ve hepimize kendi dünyamızı inşa etmek için konuşma ve kelimeleri oluşturma gücü verdi. Geleneksel olarak Avraam Avinu’ya atfedilmiş olunan ve Evrenin nasıl yaratıldığını anlatan, bir Kabala Kitabı olan “Sefer Yetsira” Kitabı İbranice harfleri אבנים, ‘taşlar’, kelimeleri יבות, ‘Kutular, sandık’ olarak adlandırır. Her harf bir yapı taşıdır ve her kelime belirli Işık ve enerjiyi taşıyan bir kaptır.
Var olan her şeyin özünü tanımlayan bir adı vardır. Kabala, içsel kuvvetini ortaya çıkarmak ve açıklamak için her harf ve kelimenin sayısal değerini kullanır.
Bereşit 1:27’da şöyle okuyoruz:
בְּצֶלֶם אֱלֹהִים בָּרָא אֹתוֹ זָכָר וּנְקֵבָה, בָּרָא אֹתָם וַיִּבְרָא אֱלֹהִים אֶת-הָאָדָם בְּצַלְמוֹ “T-anrı “Görüntümüzde ve benzeyişimizde insan yapalım…” Ve bir sonraki pasukta da Bereşit 2:7’de şunu okuyoruz.
“וַיִּיצֶר יְהוָה אֱלֹהִים אֶת-הָאָדָם, עָפָר מִן-הָאֲדָמָה, וַיִּפַּח בְּאַפָּיו, נִשְׁמַת חַיִּים; וַיְהִי הָאָדָם, לְנֶפֶשׁ חַיָּה.”
“T-anrı, adamı toprağın tozundan şekillendirdi ve burun deliklerine bir yaşam nefesi üfledi. İnsan [böylece] yaşayan bir canlı haline geldi…”
İlk seferinde, T-anrı, bütün potansiyeli ile birlikte, erkek ve kadını bir araya getiren, manevi düzeydeki erkeği “yarattı”. İkinci seferde ise, T-anrı, dünyanın tozundan insana ‘şekil verdi’. Buradan, manevi gücün her zaman için, altta bu dünyadaki maddi düzeydeki eyleminden önce var olması gerektiğini anlıyoruz.
İbranice harflerin manevi enerjileri, dünya varolmadan önce bile vardı. Onları bir araya getirme ve yeni enerjileri ‘şekillendirme’ gücüne bizler de sahibiz.
Adınız, sizin kim olduğunuzdur. Yaşamınızda kullandığınız kelimeler, etrafınızdaki dünyayı ve geleceğinizi belirler, çünkü kullandığınız kelimelerle dünyaya getirdiğiniz enerji, sonunda tezahür edebilir haldedir.