Tikun 18 devamı
Herkes dua kapısını çaldığında, “Sadık Çoban” Moşe belirir ve “אֲדֹנָי שְׂפָתַי תִּפְתָּח” “T-anrım, dudaklarımı aç” der.
Dudaklar, göz kapakları gibi Malhut’un kapısıdır. Malhut’a bağlanmak ve bağlantısını kesmek için açılıp kapanırlar.
Soluduğumuz havada ışık vardır. (אור + י = אויר). Nefes aldığımızda, tüm vücudu besleyen kana, akciğerleri kullanarak ışık kuvvetini emeriz. Nefesle birlikte emdiğimiz bu ışık, potansiyel ışık olarak gelir ve konuştuğumuzda onu Mahkut’ta tezahür ettiririz. Bu, ışığın ilk açığa çıkışının, ağzımızdan geldiği anlamına gelir.
Konuşma gücüne sahip insanlar olarak, çevremizdeki dünyanın enerjisini bu güçle belirliyoruz. Biz evrenin ciğerleriyiz. T-anrı’nın size sorduğunu hayal edin; Sana her nefeste verdiğim hayat enerjisini ne yapıyorsun?
Derin bir nefes aldığınızı onu tuttuğunuzu hayal edin. Bir sonraki zorunlu nefesinizi alana kadar ne kadar dayanabiliyorsunuz? Burada kontrol sizde mi? Biz birin parçalarıyız. Her nefeste ve kalp atışında buna uyum sağlamalı ve olumlu tarafımızı gerçekleştirmeliyiz. Tek var olan ve aynı sisteme bağlı olanlar için bunu mahvetmeyin.