Tikun #13 devamı
Beşinci Tip Mezmur, Gevura’nın sol tarafında çalınan bir şarkıdır. Bu aynı zamanda Levilerin şarkılarının sırrıdır.
Sol sütunun Hesed ile birleşmek ve Hohma’nın ışığını çekmek için sağa bağlanması gereklidir. Sol sağla birleştiğinde, gök gürültüsü תרועה şeklindeki yargı sesleri çıkar, (İyov 26:14). Şofar’ın שופר ilgili sesi, Terua תרועה(kısa üfleme dizisi), yargılamaları Merkez Sütun, Tiferet’den çıkarır ve kaldırır.
Şofar’ın תקיעה sesi (sürekli ses), yargıların dişi yönlerini azaltır ve שברים (üç parçalı üfleme) yargıların eril yönünü azaltır.
Günlerin sonunda, üç sütunun taşıyıcı arabaları olan atalarımız Avraam, Yitshak ve Yaakov, sol sütunda birleşecekler ve Şofar’ın תשר, (ר ; תרועה içindir) üç kuvvetiyle yargıları kontrol edecekler. Bu kelimenin harflerinde İbranice Alfebenin son üç harfi var. Onlar בראשית kelimesinden gelirler ve “Hediye” anlamına gelirler.
Bu son aşama, İsrail topraklarında, ataların חברון Hevron’da gömüldüğü yerde gerçekleşecektir.
It is there that he wrote his commentary to the Zoar named “Ohr Hachama” , menaing light if the sun.
2. Şemuel 2’de Kral David’in T-anrı’dan manevi yükseliş için nereye gitmesi gerektiğini sorduğunu ve T-anrı’nın hemen “Hevron” diye yanıt verdiğini okuruz. Burası onun Kral olduğu yerdir. חבור = חברון kelimesi bağlantı anlamına gelir ve Kral David, Malhut’un taşıyıcı arabası olduğu için son günlere kadar orada yaşayan atalar aracılığıyla gelmelidir.
24 Heşvan, 16. yüzyıldan a büyük bir Kabalist Rabi Avraam Azulay’ın (Hevron’da 1643’te vefat etti) ölüm yıldönümüdür. İsrail’e geldiğinde, daha iyi bağlantı kurmak için Hevron’da yaşamayı seçti. Orada “Or Ahama” adlı Zoar’a yaptığı yorumu, güneşe ışık tutan yorumunu yazdı.
Rabi Avraam’ın Ayrılışı – “Sultan’ın Kılıcı ve Mahpela Mağarası”
Osmanlı İmparatorluğu Sultanı, sarayından uzakta, hükümranlık alanlarındaki önemli yerlere bir yolculuk yaptı. Hevron’daki Mahpela Mağarası’na gitti. Geleneksel hükümdar kıyafetiyle süslenmiş Sultan’ın altın kılıcı, yanında elmaslar ve değerli taşlarla süslenmişti. Sultan, odadan odaya geçti ve sonunda Atamız Yitshak’ın adını taşıyan devasa salona girdi.
Yitshak Salonu’ndaki cazibe merkezi, daha küçük Avraam Salonu tarafından paylaşılan duvarın yanında, zeminde küçük dairesel bir deliktir. Delik, belki de mağaralara indiği için Ataların ve Atasal Annelerin mezar mağaraları üzerindeki tüm şanlı yapının en kutsal noktasıdır. Dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler, geleneğe göre ilk insan olan Adam tarafından kazılan mağaraya açılan bu küçük karanlık dairesel açıklığın yanında durma fırsatına sahip olmak için haftalarca ve aylarca yolculuk ederlerdi. Sultan, bu kutsal alanın üstündeki deliğin üzerine eğildi ve içine baktı. Eğilirken, kıymetli kılıcı yanından, delikten aşağıya düştü. Sultan, muhafız subayını çağırdı ve kılıcını almak için bir askeri delikten aşağıdaki mağaralara indirmesini emretti. Sultan’ın emrine hızlı yanıt veren subay, yakındaki bir askeri seçti. Başka bir asker, beline bir ip doladı ve askeri yeraltı mağarasına indirdi.
Aşağıyda indirilen askerden aniden kulağı delen çığlıklar gelince, çabucak askeri yukarı çektiler ama ölmüştü. Sultan, mağaralara bir asker daha indirilmesini emretti. Emir anında yerine getirildi ancak bu askerin de kaderi önceki asker ile yine aynı şekilde ölümle gerçekleşti. Sultan, mağaralara girenlerin canlı çıkamadığını anlayıncaya kadar mağaralara asker göndermeye devam etti. Sultan, ev sahiplerine dönerek, “Kılıcımı bana kim döndürecek?” diye bağırdı. Araplar birbirlerine bakarak tereddüt etmeden cevap verdiler. “Neden bir Yahudi göndermiyorsun? Canlı kalırsa değerli kılıcını geri alacaksın.”
Bu yüzden Yahudilere, Sultan’ın kılıcını ona geri vermek için mağaralara indirilecek bir gönüllü tedarik etmeleri emredildi. Hevron Yahudileri, Sultan’ın askerlerine ne olduğunu duymuşlardı. Kendilerinden birini onun ölümüne nasıl gönderebilirlerdi? Hükmü bozmak umuduyla dua edip oruç tuttular. Başka seçenekleri olmadığının farkına vardılar, birbirlerine baktılar. Ataların kutsal Mağaralarına kim girmeye cesaret edebilirdi? Topluluğun yaşlı Hahamı Rabi Avraam Azulay ikilemi çözdü.
“Kutsal Mağaralara gireceğim. Korkmayın” dedi.
A-şem’in önünde dua edip yalvardıktan sonra, R.Azulay Mikve’ye daldı ve ölülerin geleneksel kıyafeti olan beyaz giysiler giydi. Mahpelh Mağarası’na doğru yola çıktı. Beline bir ip bağlanarak Rabi mağaraya indirildi.
Ayakları yere değdiğinde, R.Azulay etrafına baktı ve yanında duran bir adam buldu. “Kimsin?” diye sordu R.Azulay
“Ben Avraham Avinu’nun hizmetkarı Eliezerim” diye cevap verdi adam.
“Buraya nasıl geldin?” diye sordu Eliezer.
R.Azulay ona tüm hikayeyi anlattı.
“Kutsal Atalarımıza, içeri gelebilir misin diye sorana kadar burada bekle” dedi Eliezer.
Atalar kabul etti ve R.Azulay onları görünce bayıldı. Ona birşey koklattılar ve Rabi tekrar bilincine kavuştu. Sonunda onlara,
“Neden buradan ayrılıp yukarı döneyim. Ben yaşlıyım ve burada Atalarımı buldum. Burada sadece sizlerle kalmak istiyorum.” dedi.
Atalar ısrar ettiler, “Kılıcı Sultana geri vermelisin. Aksi takdirde, tüm Hevron Yahudi cemaati ortadan kaldırılabilir. Ama korkma. Yedi gün sonra bizimle birlikte olmak için buraya döneceksin.” dediler.
Böylece Rabi, Ataların mağarasının yukarısındaki Yitshak Salonuna geri çekildi ve onunla birlikte Sultan’ın kılıcı da geri dönmüş oldu. Padişah memnundu. Hevronlu Yahudiler, sevgili Hahamlarının sağ olarak döndüğünü gördüklerinde o günü bayram ilan ettiler. R.Azulay sonraki haftayı öğrencileriyle birlikte geçirdi ve onlara bildiği her şeyi, Tora’nın tüm ezoterik öğretilerini öğretti. Gece gündüz onlarla birlikte öğrendi, onlara talimatlar verdi ve bildiği her şeyi onlara aktardı. Mahpela Mağarası’na indirildikten yedi gün sonra, Rabi Avraam Azulay huzur içinde öldü.
Sevgili Atalarının son dinlenme yerine bakan Hevron’daki eski Yahudi mezarlığında gömüldü.