Hukat Peraşası’nın ilk paragrafında Zoar bize şunu söyler:
“מִי שֶׁמִּשְׁתַּדֵּל בַּתּוֹרָה כְּאִלּוּ עוֹמֵד כָּל יוֹם עַל הַר סִינַי וּמְקַבֵּל הַתּוֹרָה”
“Tora çalışmasında çaba sarf edenler, her gün Sinay Dağı’nda duruyor ve Tora’yı alıyor gibidirler”.
Bunu anlamak, on kat çok daha önemlidir. Tora’nın Sinay Dağı’ndaki verilişinin halk birlik içindeyken olduğunu ve halkın ölümsüzlük durumunu yaşadığını biliyoruz. Tora’yı çalışmak bizleri o ifşa zamanına götürür, çünkü Tora’nın tohumu her zaman oradadır.
Bu prensibi daha iyi anlamak için hayatınızdaki duygusal bir anı düşünün ve onu içinizden yeniden yaşamaya çalışın. O anın, o olayın ayrıntılarına derinlemesine girdikçe, tekrar yüzeye gelen aynı veya benzer duyguları hissedeceksiniz. Kahkahalar, gözyaşları, acı vb. duygular olabilir. Olay geçmişte kaldı, ancak olayla manevi bir bağlantı kuran düşüncelerimizle onu geri getirebiliriz.
Biz Sinay Dağı’nda olanlardan nesiller ve nesiller sonra yaşıyoruz. Ruhumuzun o zamanlar yaşadığı duyguları ve aynı huzuru hissetmek oldukça çok zor. Bu yaşamda yaşadığımız bir olayın duygularını geri getirmek çok daha kolaydır. Ruhlarımız için, geri gitmek ve Sinay Dağı’nda aldıkları enerjiyi beslemek çok önemlidir.
Ruhumuzun özü ölümsüzdür çünkü Sonsuz Işığın bir parçasıdır. Birçok yaşam boyunca, kendimize olumsuz eylemlerimizden oluşan “perde” katmanları topladık. Kendimizi düzelttikten sonra, bu ağır perdeleri temizler ve kaldırır ve Işığı çok daha iyi görebiliriz.
Zoar, Rabi Şimon’un bize hediye ettiği en yüksek seviye Tora çalışmasıdır. Zoar’ın çalışmasıyla Sinay Dağı’na bir solucan deliği (uzayda, zamanda geçit) yaratabilir ve ruhlarımızı temizleyebiliriz